Yazar: Celil Öztürk
I. Hukuki Açıdan
Bitcoin, piyasa değeri olan, piyasa değeri üzerinden borsalarda çeşitli finansal araçlarla, itibari para
birimleri ve çeşitli mallar dahil çok sayıda işlem çiftiyle işlem gören bir finansal varlıktır. Dolayısıyla teorik açıdan Bitcoin’in bir finansal varlık olup olmadığını tartışmaya açmak anlamsız bir tartışma olacaktır. Ancak çeşitli hukuk sistemleri ve finansal kurum ve kuruluşlar farklı sebeplerle Bitcoin’i finansal bir varlık olarak sınıflandırmamaktadır.
Devletlerin Bitcoin’i finansal bir varlık olarak tanımamalarının en önemli nedeni mevcut finans sistemleri açısından potansiyelini ve para politikalarına muhtemel etkilerini henüz öngörememeleridir. Bununla birlikte günümüz ulus devlet sistematiğinde devletin en önemli egemenlik alanlarından bir tanesi, yeni finansal teknolojiler ile ciddi ölçüde aşınsa da, parasal egemenliktir. Blockchain tabanlı varlıklar devletlerin parasal egemenlikleri açısından önemli bir risk olarak görülmektedir.
Blockchain tabanlı teknolojiler halihazırda kullanıcılarına fonları üzerinde %100’e varan kontrol imkanı sunmaktadır. Bu varlıklar ile gerçekleştirilen işlemlerin gerçek kişilerle ilişkilendirilmesi oldukça zordur. Blockchain tabanlı işlemlerin belli bir coğrafya ile sınırlanması, sınır ötesi işlemlerin engellenmesi, kontrol edilmesi de neredeyse mümkün değildir. Ancak geliştirilen kontrol edilebilir blockchain altyapıları ya da üçüncü parti uygulamalar aracılığıyla devletler blockchain tabanlı varlıklar üzerinde kontrollerini artırabilirler. Bugün birçok kriptopara birimi ve Bitcoin bundan oldukça uzak bir noktadadır.
Birçok devlet, özellikle Çin gibi liberal olmayan ekonomiler, ilk olarak kontrol edemedikleri Bitcoin ve diğer kriptopara birimlerini yasaklamayı tercih etmişlerdir. Ancak kriptoparaların yasaklama gibi yollarla kontrol edilmesinin son derece zor olması, sektörün oldukça hızlı bir şekilde büyümesi ve potansiyeli gibi sebeplerle yasaklama yaklaşımı terk edilmiş ve vergilendirme gibi farklı başlıklarda düzenleme çalışmaları başlamıştır.
Bugün özellikle Avrupa ve Amerika’da Bitcoin ve diğer kriptoparalar ile ilgili düzenleme çalışmaları devam etmektedir. Düzenleme çalışmalarının yoğunlaştığı başlık ise vergilendirmedir. Bununla birlikte hala Bitcoin’e finansal bir varlık statüsü tanınmamaktadır. Vergilendirmeye ilişkin düzenlemeler gelir vergisi gibi vergilendirme araçları üzerinden yapıldığından Bitcoin’i ve diğer kriptoparaları doğrudan muhatap almamaktadır. Örneğin, İsrail’de bir mahkemede görülen davada Bitcoin’in bir para birimi olmadığı, vergilendirilebilir bir varlık olduğu kararı verilmiştir.
Bitcoin’in hukuki açıdan finansal bir varlık olarak tanınmaması ya da bu konunun bir gri alan olarak açıkta bırakılması hem Bitcoin’in ana akım benimsenmesi önünde önemli bir engel olarak durmakta hem de yatırımcıları çeşitli risklerle karşı karşıya bırakmaktadır. Örneğin geçtiğimiz günlerde Bitcoin hırsızlığı / dolandırıcılığı ile ilgili iki ayrı ülkede mahkemeler birbirinden farklı kararlar vermişlerdir.
Çin’de iki ayrı mahkeme Bitcoin dolandırıcılığı / hırsızlığı yargılamasında Bitcoin’in finansal bir varlık olduğunu ve diğer finansal varlıkların yararlanacağı korumadan yararlanacağını karara bağlarken Rusya’da benzer bir yargılamada mahkeme Bitcoin’in finansal bir varlık olarak değerlendirilemeyeceği ve bu nedenle Bitcoin hırsızlığının suç olarak kabul edilemeyeceği kararını vermiştir. Dolayısıyla bir Türk vatandaşı olarak Rusya coğrafi sınırları içerisinde ya da bir Rus vatandaşı tarafından Bitcoin hırsızlığı ya da dolandırıcılığı suçlarına maruz kaldığınızda en azından Rus yetkili mercileri tarafından ülke yasalarınca korunmama riski mevcuttur.
Kriptoparaların düzenlenmemesi ve finansal varlıklara sağlanan birçok korumadan yararlanamaması şimdiye kadar çok sayıda yatırımcıyı mağdur etmiştir. ICO (Initial Coin Offering – fon toplama kampanyaları)’ların popüler olduğu dönemlerde ICO projeleri, manipülatif kriptopara projeleri ve dolandırıcı kriptopara borsaları aracılığıyla yatırımcılara karşı çok sayıda dolandırıcılık suçu işlenmiştir.
Türkiye’de de Bitcoin ve diğer kriptoparalar hukuki olarak düzenlenmemiştir ve bir finansal varlık olarak tanınmamaktadır. 27 Haziran 2013 tarihli ve 28690 sayılı Elektronik Para Kanunu çıktığında bu kanunun Bitcoin’i de kapsadığı düşünülmüş hatta bu gelişme “PayPal ve Bitcoin kanunu çıktı” diye haberleştirilmiştir. Ancak kanun çıktıktan kısa bir süre sonra kamu otoriteleri kanunun Bitcoin’i ve PayPal’ı kapsamadığını açıklamışlardır. Mevcut bir düzenleme çalışması olduğuna dair de kamuoyuna yansıyan bir gelişme bulunmamaktadır.
II. Ekonomik Açıdan
Yukarıda Bitcoin’in hukuki açıdan finansal bir varlık olup olmadığı ve bu durumun yatırımcılar açısından mevcut ve olası sonuçlarına ilişkin değerlendirmelere yer verilmiştir. Bitcoin’in ekonomik açıdan bir finansal varlık olup olmadığı tartışması ise geçtiğimiz aylarda Goldman Sachs’ın “ABD’nin Ekonomik Görünümü ve Mevcut Enflasyon Politikalarının Sonuçları, Altın ve Bitcoin” isimli çalışmasında Bitcoin’in bir finansal varlık sınıfına dahil olmadığı değerlendirmesinden sonra alevlenmiştir.
Goldman Sachs’ın bu açıklamasını ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC)’nun Bitcoin ETF (borsa yatırım fonu) taleplerini yıllardır reddetme gerekçeleri ile birlikte değerlendirdiğimizde Goldman Sachs’ın açıklamaları daha anlamlı hale gelecektir. SEC, ETF taleplerini incelerken değerlendirmesini ilgili varlığın piyasa varlığı olup olmadığı, bir piyasa varlığı ise emtia mı, menkul kıymet mi yoksa bir para birimi mi olduğu gibi başlıklar üzerinden yapmaktadır.
SEC, Bitcoin ETF taleplerini ısrarla reddetmesinin gerekçesi olarak Bitcoin’in manipülasyona açık olması, aşırı dalgalı bir kur rejimine sahip olması ve illegal aktivitelerde kullanılmaya müsait bir yapıda olması gibi nedenler sıralamaktadır. Bu gerekçelerin her biri Bitcoin açısından rasyonel bir temele oturan gerekçelerdir.
Goldman Sachs çalışmasında, “Bitcoin ve diğer kriptoparaların bir para birimi mi ya da bir varlık sınıfı mı?” olduğu sorusu sorulduktan sonra itibari para birimlerinin ikame edilebilirlik (diğer kurlar ve mallar ile değiştirilebilirliği), ölçü birimi (itibari para birimleri ile ölçülebilir karşılığının olması) ve değer saklama aracı olması gibi özelliklere sahip olduğu belirtilmiş ve hemen sonrasında Bitcoin’in ve diğer kriptoparaların bir varlık sınıfına dahil olmadığı ifade edilmiştir.
Öncelikle Bitcoin itibari para birimlerinin yukarıda sayılan tüm özelliklerine sahiptir. Goldman Sachs çalışmasında ise Bitcoin’in aşırı dalgalı bir kur rejimine sahip olduğu, nakde çevrilebilirliğinin problemli olduğu, enflasyon riskine karşı koruma sağlamadığı gibi nedenlerle çok riskli bir yatırım aracı olduğu ifade edilerek Bitcoin ve diğer kriptoparalar finansal bir varlık sınıfına dahil edilmemiştir.
Goldman Sachs’ın çalışmasında ifade ettiği diğer konular, kriptoparaların laleler benzeri tarihte örnekleri olan balonlara / çılgınlıklara benzediği, çok sayıda ponzi dolandırıcılığı projenin olduğu, fidye yazılım (ransomware) saldırılarında kriptoparaların talep edildiği, kriptoparaların karapara aklamada ve derin internette (DeepWeb) illegal pazarlarda (DarkNet) kullanıldığı, kriptopara altyapısının hala çok genç olduğu ve siber saldırı ve beklenmedik kayıplar için riskler taşıdığı gibi konulardır.
Goldman Sachs’ın çalışmasında Bitcoin ve kriptoparalar ile ilgili neredeyse hiç olumlu bir özelliğe değinilmemiştir. Bu da çalışmanın hazırlanmasında rasyonel değerlendirmelerden ziyade önyargılara dayanıldığı fikri uyandırmaktadır. Hem SEC hem Goldman Sachs’sın kriptoparalara yaklaşımları bütünüyle yanlış değildir. Her iki kuruluşun açıklamalarında yatırımcıları yüksek riskli yatırımlara karşı koruma kaygısı da mevcuttur. Ancak Bitcoin’i, diğer kriptoparaları ve bu varlıkların potansiyelini yeterince anlamadıkları da açıktır.
11 yıllık tarihi ile Bitcoin ve diğer kriptoparalar gelişimleri açısından henüz çok erken bir dönemdedirler. Bu kadar genç varlıkların yatay değil de dikey piyasa dağılımına sahip olması, henüz istikrarlı bir piyasasının oluşmamış olması ve manipülasyonlara açık olması birbiriyle bağlantılı ve sektörün gelişimi açısından son derece normal konulardır. Bu oldukça yeni ve finans sistemini dönüştürme potansiyeline sahip varlıkların dolandırıcılık, karapara aklama ve diğer illegal faaliyetlerde kullanılması doğrudan bu varlıkları bir suç aracı haline getirmez. Kaldı ki henüz ulusal ve uluslararası düzeyde düzenleyici çerçeve dahi oluşmamıştır.
Bitcoin ve diğer kriptoparaların taşıdığı riskler yatırımcılara açıklanmalı ve bu varlıklara yatırım yapan kişiler ve kurumsal yatırımcılar bu risklerin farkında olarak yatırımlarını yapmalıdırlar. Ancak potansiyeli oldukça yüksek ve ekosistemi katlanarak büyüyen bir varlığın taşıdığı riskler nedeniyle finansal bir varlık sınıfına dahil edilmemesi son derece yanlış bir politikadır. Aksi takdirde ABD bankacılık devi JPMorgan’ın, önce Bitcoin ile ilgili sert açıklamalar yapıp hatta 2018 Şubat ayında müşterilerine kredi kartı ile Bitcoin almayı yasaklayıp, 2020 yılında kriptopara borsası Coinbase ve Gemini’ye hizmet vermeye başlaması gibi bir duruma düşmek kaçınılmaz olacaktır.