Kerim Güç: ”Peygamber Efendimiz bugün yaşasaydı, kendi çağında nasıl her türlü metottan yararlanmışsa yine aynı şekilde teknolojiden de yararlanırdı diye düşünüyoruz.”
Muhabbit Özel röportaj serimizde, tasavvuf araştırmacısı Kerim Güç ile Din Felsefesi’nin teknoloji ile ilişkisini konuştuk. Özellikle metaverse evreninde ”İbadet yapılır mı?” daha spesifik bir örnek verecek olursak ”İleri bir teknoloji dinin elden gitmesine neden olur mu?” gibi sıkça sorulan soruları sorduk.
İlginizi çekebilir: Metaverse nedir?
Merhaba! tasavvuf bütünsel bakışa sahip bir hâl ilmidir ve teknoloji gibi her türlü araçtan yararlanmalıdır. Onun için tasavvufla ilgilenen kişilerin de bu kaynaklardan, gelişmelerden haberdar olması önemlidir.
Zira Peygamber Efendimiz’in “İlim Çin’de olsa ondan yararlanın.” mealindeki hadisi de bize dönemin ilmi neredeyse onu takip etmemiz gerektiğini gösterir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed bizim için bir “arketip”tir yani “kök örnek”tir.
Peygamber Efendimiz bugün yaşasaydı, kendi çağında nasıl her türlü metottan yararlanmışsa yine aynı şekilde teknolojiden de yararlanırdı diye düşünüyoruz. Bu sebeple kendilerini temel örnek gören bir ilim olan tasavvufta da çağın imkânlarına göre gereken metotlardan yararlanılır.
Hiçbir fiil ve hiçbir sembol kendi başına bir iyilik veya kötülük taşımaz; biz bunları nasıl değerlendiriyorsak ve bunlara nasıl anlam yüklüyorsak ona göre ortaya çıkarlar. Yani bir şeyin anlamı, değeri aslında bizim ona yüklediğimiz şeyle alakalıdır.
Demek ki teknolojinin kötü amaçla kullanılması, onun kötü bir şey olduğu manasına gelmez. Teknolojinin kötü kullanıldığı manasına gelir.
Bu noktada, Einstein veya Oppenheimer gibi iki örnekten bahsedebiliriz: Oppenheimer atomun bölünmesinden sonra onu bomba haline getirmek amacıyla kullanmıştır, yani teknolojiyi insanlığın aleyhine kullanmıştır.
Einstein ise atomun parçalanması sırasında ortaya çıkan füzyonun insanlık için enerji kaynağı olarak kullanılması gerektiğini düşünmüştür. Gördüğünüz gibi atomun parçalanması başlı başına kötü veya iyi bir şey değildir. Olay, onun nasıl kullanılacağı ile alakalıdır. Öyleyse bu tarz gelişmeler üzerinden yürütülen “din elden gidiyor” söylemini teknolojiye de bilime de bağlayamayız.
Sorunuzun “Neden metaverse’te din ile bir bağlantı kuruluyor?” kısmına gelelim şimdi. “Universe” yani kâinat kelimesi, birleşmek anlamındaki “uni” ve âyet anlamındaki “verse”ten oluşmuştur. Kâinat aslında Allah’ın güzelliğinin bir yerde birleştirilmesi demektir. “Metaverse” kelimesi ise bu âyetin ötesi gibi, âyetin üzerine çıkmak gibi bir anlam taşıyor.
Metaverse’e eğer negatif bakarsak, arkasında bu kâinattan ayrı bir kâinatın oluşturulması gibi bir düşünce saklı olabilir. Eğer bu amaçla, bu şekilde kullanılıyorsa tabii ki negatiftir.
İşte burada da aynı hakikat geçerli. Tüm bu semboller kötüye de kullanılabilir iyiye de kullanılabilir.
Bir sembolün kötüye kullanılmasını bir örnekle açıklayalım: Hitler İkinci Dünya Savaşı’nda ezoterik değeri yüksek gamalı haç sembolünü üstünlük elde etmek için kullandı. Halbuki sembolün esas amacı koruma içindi. Eğer metaverse’ü iyi amaçlı kullanıyorsak burada bizim niyetimiz ön plandadır.
Mesela bugün görüyoruz ki çocuklara, gençlere metaverse vasıtasıyla gezegenleri öğretiyorlar. Bir çocuğun hayal dünyası içerisinde gezegenlerin nasıl oluştuğunu canlandırabilmek için kullanılıyorsa bu durum olumludur, iyidir. Ama farklı bir dünya kurup o dünya üzerinden meta için (yani metanın bir kelime manası da mal, eşya demek), materyalist bir amaç için kullanılıyorsa bu durum olumsuzdur.
Evet, mikrofonun icat edilmesi ve camilerde dahi kullanılması açısından baktığımız zaman bu yararlı bir gelişmedir. Mesela bizler açıkçası kendi dinimizden olmamasıyla beraber, Edison’a her zaman dua ederiz. Çünkü Edison ışığı bizim için kontrol edilebilir hale getirdi. Onun şahsî inancı kendisini bağlar.
Bize sadece yaptığı yararlı iş itibariyle ona teşekkür etmek düşer. Bununla birlikte ışık bu dünyada iyi bir şeyin üretiminde de kullanılabilir; kötü bir amacın gerçekleştirilmesinde de kullanılabilir. Temelde onu pozitif veya negatif yapan şey ışığın icadı değildir, bizim onu kullanış şeklimizdir.
Kâbe ziyareti aslında sembolik bir mana taşır. Sembol açısından baktığımızda, Kâbe’nin maddî varlığı insanların belli bir yere doğru yönelerek secde edebilmesini sağlar.
Şimdi bir anlığına, Kâbe’nin maddî varlığının ortada olmadığını düşünelim; bu halde insanlar birbirlerinin kalplerine doğru secde ederler. Çünkü kalpte Allah’ın ilahî güzelliği bulunmaktadır, her insanda bu ilahî güzellik vardır.
Kâbe’nin asıl anlattığı özellik, sembolizma; onun maddî bir varlık, maddî bir yer olmasından farklı olarak içerdiği öz manadır. Ancak Kâbe’nin bulunduğu yer itibariyle Mekke, İslâm için çok önemli bir noktadır ki aynı zamanda enerji hatlarının da üzerinden geçtiği bir noktadır.
Ayrıca coğrafî açıdan, Fibonacci’nin bulduğu “altın oran”ın Dünya üzerindeki izdüşümüne denk gelir. Dolayısıyla oraya gidip bu enerjiyi tecrübe etmekle metaverse’te sanal bir algıyı tecrübe etmek arasında farklar vardır.
Yani bizim anlayışımız açısından Kâbe’nin gerçek manada ziyaret edilmesi ve bu ziyaretten tüm enerjisiyle yararlanılması gerekiyor. Metaverse’te ise bunun yapılması mümkün değildir çünkü o enerji noktasına sahip değildir. Dolayısıyla şahsen bu uygulamanın ziyaretin esas manasına hizmet etmediğini düşünüyorum.
Dinî semboller asla maddî amaçlar için kullanılmamalıdır! İlla NFT’ye kadar gitmeye gerek yok. Bugün çok benzer durumlar, ticari amaçlı kullanımlar yaşanıyor zaten.
Mesela dua etmek suretiyle insanların maddî beklentilerini karşılama arzuları ortaya çıkmıştır. Bazı kişiler, “bazı dualar vermek” üzerinden insanlara maddî kazanç elde etmek, maddî amaçlarını gerçekleştirmek için insanları kullanıyorlar. Bunun NFT’deki kullanımdan hiçbir farkı yok.
Gene gördüğümüz üzere maneviyat, her zaman sadece maneviyat için, yani kişinin gelişimi için kullanılmalıdır. Burada Mesnevî’den şu hikâyeyi paylaşabiliriz:
Hz. İsa’nın yanındaki bir kişi, onun dirilticilik vasfından yararlanmaya çalışmış ve ondan bunu nasıl yaptığını öğrenmek istemiş. Hz. İsa bunun doğru olmadığını anlatmış ama adamcağızın ısrarları üzerine kendisine Allah’ın izniyle bu vasıf verilmiş. Adam hemen bulduğu ilk kemik yığınına yönelip yeni kabiliyetini denemek istemiş. Fakat dirilttiği kemiklerin sahibi bir insan değil, meğer bir aslanmış. Aslanın dirilir dirilmez yaptığı ilk iş ise adamı birkaç lokmada yemek olmuş. Hz. İsa aslana, “Niye adamı yedin?” diye sormuş. Aslanın verdiği cevap manidar: “O bir ahmaktı çünkü senin gibi ruhları dirilten bir insan varken o maddî amaç güttü ve o maddî amacı ters tepti.” Evet, her türlü manevî hareket ancak maneviyatı güçlendirmek için yapılmalıdır, maddiyatı güçlendirmek için değil.
Aslında metaverse’ün bu dünyadan pek bir farkı yok. Peygamber Efendimiz; ”Şu an rüyadasınız ve öldüğünüz zaman rüyadan uyanacaksınız!” diyor.
Metaverse ile de rüya âlemi gibi olan bu dünyanın çok benzeri bir âlem yaratılmaya çalışılıyor. Matrix filminde gördüğümüz gibi bir rüya evreni kurgulanması söz konusu.
Yanlış olansa şu; dünyada ahlakî açıdan yapamayacağımız, yapmayacağımız şeyleri o dünyada yapma tecrübesi vermeyi amaçlıyor.
Buradaki bakış açısı neye çok benziyor biliyor musunuz? Bu dünyada Allah’ın kurallarını yerine getirirsek sanki cennette vur patlasın çal oynasın vaziyette olacağımızı düşünmeye benziyor. Halbuki tüm olay ruhun dirilmesi, ruhun güzelleşmesi üzerine.
Anlıyoruz ki metaverse’ün bu dünyadan çok büyük bir farkı yok. Amaç eğer ahlakî olarak bu dünyada yapmayacağımız şeyleri o dünyada yapmaksa, bu kişinin egosunu kuvvetlendirmekten ileriye gidemez. Halbuki bizim amacımız bu dünyada ruhu kuvvetlendirmektir.
Öte yandan, “-izm”ler dünyada çeşitli şekillerde dinin yerini almaya çalıştı ama din, aslen, ahlak ve inançtır. Hiçbir “-izm” onun yerini alamaz. İnsanlık olarak bunun sıkıntısını komünizm, faşizm gibi “-izm”lerde bolca çektik. Bahsettiğimiz bu hususların inceliklerini, dünya edebiyatında önemli yere sahip Hayvan Çiftliği kitabında da çok rahat görüyoruz.
Konuyla irtibatlı olarak size buradan şöyle bir müjde verebilirim. Hayvan Çiftliği kitabı için “Okuma Rehberi” oluşturduk ve pek yakında kitap, okuma rehberiyle birlikte tam metin olarak yayınevimizden çıkacak. Dünyada ilk defa yapılan bu okuma rehberinde Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın psikoloji açısından, Cemâlnur Sargut’un tasavvuf açısından, Sinan Canan’ın nörobilim açısından ve Kemal Öztürk’ün siyasal iletişim açısından yaptıkları değerlendirmeler bulunuyor.
Dünyamıza ve kurguladığımız tüm dünya tasavvurlarına daha geniş bir pencereden bakabilmek, esas mantığı anlayabilmek ümidiyle vesselam.
Din Felsefesi’nin teknoloji ile bağını hatta daha ileri bir teknoloji olan blockchain üzerine konuşmak gerçekten heyecan vericiydi!
Sizler için hazırladığımız özel içerikleri okumak için lütfen tıklayınız: Muhabbit Özel
Gelişmelerden ve son dakikalardan haberdar olmak, kripto para dünyasında aktif bir yer edinmek istiyorsanız Telegram kanalımıza bekliyoruz.
Bu sayfada yer alan ilgili başlıkların kısayol başlıklar ve ilgili sayfalar